1 Ağustos 2011 Pazartesi

Osman Ataç ile sohbet – 2

Yetişmemde çok büyük emekleri olan hocam Prof.Dr. Osman Ata ATAÇ‘la sohbetlerimizi yayınlıyordum. Çok ara vermişim.

Hocamdan dinlediğim bir öykü. Eski Hint öykülerinden biri.

😉

Genç adam yaptığı resmi hocasına göstermiş. “Olmuş mu?” diye sormuş.

Hocası “Resmi köy meydanına as. Yanına da bir kırmızı kalem koy. Yanlış olan noktaları işaretleyin diye yaz.” demiş.

Genç ressam adayı söyleneni yapmış. Akşam olup da resmini görünce fena bozulmuş. Neredeyse tamamı kırmızı…

Moralsiz vaziyette ustasının yanına gelmiş. Usta ona bir öneri daha söylemiş.

Bir resim daha yap. Onu da köy meydanına as. Yanına yine kırmızı kalem koy. Bu sefer Nereyi beğenmediyseniz buyrun siz düzeltin diye yaz.” demiş.

Akşam olduğunda görülmüş ki, resmin üzerinde hiç kırmızı iz yok.

😛

Bir yanlışın nasıl düzeltileceğine dair zerre kadar fikri olmayan herkesin nelerin yanlış olduğu konusunda bir fikri vardır.

Bu nedenle on yıllardır yanlış giden işler, yanlışı doğru kabul eden kurallarla yürüyor.

🙂

  • Prof.Dr. Osman Ata Ataç’ın DÜNYA’da yayınlanan yazılarının tam listesi şurada. İşletme, yöneten ve yönetilen ayrımları için 25.05.2011’le başlayan yazıları okumanızı öneririm.

😉

Etiketler: , ,

Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden

“Osman Ataç ile sohbet – 2” yazısına şu ana kadar 2 yorum yapılmış:

  1. Sayın Hocam, inisiyatif almak bir beceri olmakla beraber, doğru zamanda ve doğru yerde yapılmadığında baş ağrısı haline de gelebilir sanırım. (diğer birçok beceri gibi, gereksiz iş yükü oluşturur, düşman kazandırır, başarısızlığa ve hayal kırıklığına sürükleyebilir vs.)

    O halde değiştiremeyeceğin, çözüm sunamayacağın durumlarda birilerini yıpratacak ve empatiden uzak şekilde konuşmaktan uzak durmak gerekli diye düşünüyorum.

    Günümüzde çok konuşanların hakim olduğu bir zaman dilimindeyiz diye düşünüyorum. Özellikle sosyal medyanın yükselen gücü sayesinde herkes “ben” diye bağırıyor. Önlenemez bir nefret var klavyelerin arkasında, ve tabloları dolduran kırmızı noktalar.

  2. İsrafil,

    Haklısınız. Öykü şunu ortaya koyuyor. Bahsettiğinz durum her zaman vardı. Sosyal medyanın yükselişiyle birlikte, klavye gerisinden saldırı yapmak kolaylaştı.

    Dediğiniz gibi, Osman Ataç’la sohbetler dizisinin bir başka http://ugurozmen.com/crm/ne-niye-nasil yazısında “değiştiremeyeceğin, çözüm sunamayacağın durumlarda” uzak durmanın önemini, hatta kişi uzak durmuyorsa, onu nasıl uzak tuttuğunu anlatıyor.

    Daha fazla kişiye ulaşması için, kendi blogum dışındaki yerlerde yayınlanan bazı yazılarımda, sosyal medyanın yükselen gücünün olumsuz yanlarına dikkat çekmeye çalışıyorum.

    http://www.gennaration.com.tr/yazarlar/web-2_5/
    http://www.gennaration.com.tr/yazarlar/kimin-secimi/
    http://www.gennaration.com.tr/yazarlar/cayira-salamazsin/

    Özetle, bilinçsiz saldırganlardan daha tehlikelisi, bilinçli ve saman altından yapılan saldırılar var. Ve bu ikincisi çok daha tehlikeli.

Yorum Yazın