Parkinson yasası
Bu Parkinson hastalığı değil, ama başka bir hastalık. Kurumlar yakalanıyor bu hastalığa… Cyril Northcote Parkinson (1909 – 1993) diyor ki “Örgütler boş zamanlarını doldurmak için büyür”. Örneği de İngiliz Sömürge Bakanlığı memurlarının sayısı…
Sömürge alanları 1935’den başlayarak küçülmüş. 1943’de büyük kısmı kaybedilmiş. Bir kısmını düşmanları işgal etmiş (2. Dünya Savaşı). Savaş sonrasında bazıları geri alınmış, ama sonra her yıl kayba uğramış. 1950’lerde, beşte birine yakın küçülmüş.
Bu sırada bakanlık personel sayısı şöyleymiş:
- 1935 yılı – 372 kişi
- 1939 yılı – 450 kişi
- 1943 yılı – 817 kişi
- 1947 yılı – 1139 kişi
- 1954 yılı – 1661 kişi
Yönetim kuramında Parkinson yasası olarak adlandırılıyor.
Nedenlerini şöyle sıralıyor: (1) “Bir memur, rakiplerinin değil astlarının sayısını artırmak ister” ve (2) “Memurlar bir diğeri için iş yapar.”
Çevrenize bakın. Her geçen gün belediyelere bağlı şirketlerin sayısı artıyor mu? Belediye hizmetlerinden çok daha memnun musunuz?
Çalıştığınız şirkette, cironuz ve hacminiz artmasa da ne iş yaptığı veya şirket hedeflerine katkısı çok belli olmayan insanlar / müdürlükler / danışmanlar meydana çıkıyor mu?
Artık nedenini de hastalığın ismini de biliyorsunuz.
Etiketler: organizasyon, organizasyon yapısı, Parkinson yasası
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden
12 Eylül 2008
9:05 pm
Uğur bey
Bahsettiğiniz parkinson hastalığı özellikle devlet veya yarı devlet kuruluşlarında mevcut. Ayrıca fazla rakibi bulunmayan özel sektör kuluşlarında da olabilir.(Örn: Türk Telekom) Peki bu hastalığın sizce çaresi nedir? Tasfiye etmek mi yoksa bu hale gelmeden tüm çalışanların patron yada Ceo zihniyetinde (verimli) çalışmalarını sağlamak mı?
13 Eylül 2008
6:55 pm
Teşhis çok doğru. Fazla rakibi bulunmayan kurumlar, özel sektörde de olsalar, Parkinson yasası’nda belirtilen hastalığa tutuluyorlar. Türk Telekom kesinlikle buna uygun bir örnek.
Bu gibi sorunlar için, tek bir “doğru çözüm” olacağını sanmıyorum. Ama ilk aklıma gelen, “ana başarı kriterlerinin değiştirilmesi”. Birim insan başına ne kadar kar üretildiği de kriterlerden biri olmalı. Bu kriter, sadece firma için değil, her bölüm için geçerli olmalı. Yani her müdür, bu kriter ile değerlendirilmeli.
Eğer, “her departman karlılık ile ölçülemez” dersen, biraz daha geriye gider, “verime katkı ile ölçmeyi öğrenmeliyiz” derim. Özetle yine “planlama” diyorum. Stratejiden başlayan, departman düzeyine inen planlama…
13 Şubat 2015
11:49 am
Muhtemelen biliyorsunuzdur ama yazinizi okur okumaz aklima asagidaki fikra geldi paylasmak istedim
Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olacak,500 TL maaşla,… bir bekçi işe almaya karar verir.
Bir süre sonra düşünülür ;
”Peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak”
Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere,
750’şer TL maaşla, iki kişi işe alınır.Bir süre sonra
”İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz”
diye düşünülerek, 1.000’er TL maaşla, iki denetmen işe alınır,biri denetim yapar diğeri raporları yazar .
Bir süre sonra” Bunların maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek ” diye tartışılırve 1.500’er TL maaşla, bir malimüsavir, bir katip, bir de istatikçi işe alınır.
Bir süre sonra ;”Peki bunlardan kim sorumlu olacak.” Diye düşünülür ve 5.000 TLmaaşlı bir müdür ve 3.000’er TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınır.
Bir süre sonra, ülkede ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için bekçi işten çıkartılır.
26 Mayıs 2015
11:07 am
Peki bu yasanın ortadan kalkması durumunda ne olur bununla ilgili yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkürler
31 Mayıs 2015
2:14 pm
Peki uğur bey parkinson kanunda ön görülen durumlar nedir ve bu durumlar ortadan kalsaydı neler olurdu ?
3 Haziran 2015
7:54 am
Bu sorunun yanıtı bir kitap olurdu. Bence yukarıdaki kısa tanıtım ile yetinmeyin. Parkinson’un kitabını bulup okuyun. Sorularınızın yanıtlarını bulun.
😉
30 Nisan 2017
7:26 pm
acaba turktelekom parkinson un hangi özllegi ile yönetşlşyor yani ne ile bu benzerligi yakaladınız