Sahilde çocuklar
Plajda veya havuzda çocuklar sürekli bağırır, cıyaklar, vıyaklar… Bazı çocuklar ise kendi kendilerine oynarlar.
🙂
Dikkatimi en çok çeken bağırışlar şunlar:
En fazla “anneeee” diye bağırıyorlar. Bazı çocuklar hemen her hareketini bildiriyor . “Anneeee, bak ayaklarıma deniz geldi”, “Anneeee bak iki kulaç yüzdüm”, “Anneeeee, bak kumdan kale yaptım”, “Anneeeee deniz kumdan kaleyi bozdu.”
- Bu ülkede birine sövmeye başlarken neden anne’den başlandığını anladım galiba
😛
Sonra da “benim o” bağırışları var. Ne görürse “benim” diye bağıran çocuklar.
Nedense “Hayır, o senin değil” diyen anne-babalar azınlıkta. Çoğunlukla “birlikte oynarsınız” diyorlar. Diğer çocuk “Ama o benim” diye tutturuyor. Kısır döngü…
- “Benim işçim, benim köylüm, benim vatandaşım” söylemlerinin kökenini buldum galiba.
😛
Yabancı çocuklar daha az gürültü yapıyor, daha az bağırışıyor. Çok mu kötü yetiştiriliyorlar acaba?
Sizce neden?
🙂
Etiketler: aidiyet, çocuk, oyun
Kategori: yaşamın içinden
31 Temmuz 2010
1:45 pm
bir baba olarak şunları söyleyebilirim ki, biz çocukları nasıl yetiştirip onları nasıl disiplin altına sokacağımızı kitaplardan uzmanlardan araştırıp öğrenene kadar onlar bizi çoktan yönetmeye başlıyorlar. Ve bu konuda gerçekten başarılılar.
1 Ağustos 2010
7:47 am
Dünkü yazıdaki çocukları bu anneler büyütüyor.
1 Ağustos 2010
12:21 pm
Friendfeed yorumları:
http://friendfeed.com/ugurabi/0a4b4843/sahilde-cocuklar
1 Ağustos 2010
4:46 pm
Bence olayın altındaki sebeplerden biri şu: Biz toplum olarak çocuklarımızı severken de azarlarken de aşırıya kaçıyoruz. Eskilerin ifrat-tefrit dedikleri durum yani. Çocuğunu severken hâlâ (af buyurun) “Pipini yerim senin!” diyen anneler, babalar var(bizzat duydum geçenlerde, bir kadın dört yaşındaki oğlunu severken söyledi.). Şimdi düşünün, o oğlan çocuğunun ta o yaşlarda zihnine kazınan kodları. Bu çocuğun, pipisini dünyanın merkezi sayıp da ilişkilerini de o merkez üzerine inşa etmeyeceğini kim iddia edebilir.
Aynı anne oğluna kızarken de ya “Kafanı kırarım!” diyor ya da “Allah belanı versin!” filan. Dolayısıyla çocuğun hem kafasıyla hem de Allah’la ilişkileri arızalı oluyor.
Ama ben o annelere de kızamıyorum. Çünkü onların bu davranışlarının sebebi de kendi anneleri.
3 Ağustos 2010
11:16 am
Sn İlker Şahin kesinlikle doğru yazmış. zira etrafımda tam bu tanımlamaları yapan uygulayan o kadar çok anne varki. en azından çocuk yetiştiriken onları gözümün önüne getirip neler yapmamam gerektiğini yorumluyorum. etrafımdaki bu gözlemlemelerden şunu görüyorum, hem sevilirken aynı anda söyülen dövülen çocuklar öz güvenini yeterince erken yaşta elde edememekle birlikte, hep karşı cinsle olan ilişkide küçük yaşlardan itiberen sorunlu oluyorlar. ve bence bu büyük bir toplum sorunu haline gelmiş durumda…..
18 Ağustos 2010
1:05 pm
hiç unutmuyorum. bir kaç sene önce dalyan’da eşimle birlikte sesiz sakin bir tatil geçiriyorduk. hatırladığım kadarıyla kaldığımız butik otelde bizden başka da yerli turist yoktu. afedersiniz ama denk geldiğimiz her “elin gavuru” her karşılaşmamızda bizlere içten bir gülümsemeyle selam veriyolar kendi özel hayatlarını kendi içlerinde sessiz sakin yaşıyorlardı. bir çoğu çocuklarıyla gelmişti ve çocukların varlıklarıyla yoklukları birdi. bir yerli turist bir aile gelene kadar bu huzur dolu tatilimiz devam etti. sonrasındaki detayları anlatmaya gerek yok. gürültü, patırtı, bağırtı, anlamsız taşkılıklar vs. vs.
bir gün tekne turundayız. yabancılarda var teknede. yaklaşık 10 yaşında bir erkek çocuğu, annesinin yanına gitti ve sıkıldığını yüzmek istemediğini söyledi. anne oğluna bir kitap verdi. çocuk kitabı elinden düşürmeden bütün tekne turu boyunca bir kenarda sessizce oturdu.
bilin bakalım bu çocuk bizden miydi yoksa bir yabancı mı?