Sorgulamanın zorluğu
Hemen her olaydan sonra, “acaba”lar beynimde uçuşur. Bir başkasına anlatır gibi içimde konuları tartışırım. Doğru mu düşünüyorum, yaptığım doğru muydu, daha iyi yapılabilir miydi, elimden daha fazlasını yapmak gelir miydi, daha fazlasını yapmak optimumdan uzaklaştırır mıydı, optimum olup olmadığına nasıl karar verilebilir, o an optimum zannettiğim olgu zamanla değişir mi, bunu etkileyen faktörler nelerdir, zaman ve süreklilik kavramının sonu var mıdır…
Sorular uzar gider. Beynim bir Charlie Chaplin rahatsızlığı içinde dolaşır. Diğer yandan bilirim ki “mükemmel iyinin düşmanıdır“.
😉
İlginç düşünce labirentlerinde çok zaman harcayınca derdinin ilacını düşünmeden edemiyor insan. “Beyni ne rahatlatır?” diye de düşündüm.
Geçenlerde oynanan bir maç, zaten bildiğim yanıtı bulmama çok yardımcı oldu. İlgili kişilerin şike yapıp yapmadığını düşünmek yerine körü körüne taraftar olanların yazdıklarına göz attım. Sorgulamama, söylenene inanma becerisinin onları ne kadar rahatlattığını düşündüm. (Basit konularda bile beni uykusuz bırakan içsel tartışmalarıma rağmen onlara hiç imrenmedim.)
Biliyorum “Fanatizm, her suçu haklı kılar.” Ama bu kalıba sığınmadan irdelemek gerek. Yoksa, kavramın fanatiği olunur – ki o zaman aynı kapıya çıkar.
İnanç (ideoloji, fanatiklik) beyni çok rahatlatıyor. Kullanmaya gerek kalmıyor ki… Hangi durumda nasıl davranılacağının kuralları var. Bazen yazılı, bazen “öyle olmalı” diye alıştırılmış kuralllar. Her konuya kısa açıklamalar getirmek kolaylaşıyor.
Deprem nasıl oluyor, kuş nasıl uçuyor gibi soruları bile sormadan…
Oh ne rahat…
Etiketler: ideoloji, kavram, müzakere, taraftarlık
Kategori: yaşamın içinden
23 Aralık 2011
3:27 pm
Bu sürekli sorgulama durumunun bir yan etkisi olarak zaman zaman karar alabilmeyi zorlaştırdığını düşünüyorum. Konuyu tüm yönleriyle düşündüğünüzde terazinin her iki kefesinin birbirine çok yakın olması insanı zor durumda bırakabiliyor. Halbuki az düşünüp fanatikliğin ve inançların kurallarına kendimizi bıraktığımızda karar almak çok kolay.
Başka bir konu da herşeyi sorguladığınızda ürün ve markalara da fanatik olunamıyor ve normal olarak herşeyde kusur buluyorsunuz. Diğer insanlar tarafından yüksek egolu olarak değerlendiriliyorsunuz.
24 Aralık 2011
10:44 am
Ben dün haddinden fazla gergindim, dışarıda da fena yağmur yağıyordu. Düşünmeden yürümem gerekiyor dedim çünkü bütün gün beynim patlayacaktı neredeyse bütün haftanın stresi birikmişti. Dedim ki, bildiğim en uzak pastaneye gideceğim eve yarım kilo tatlı alıp geleceğim, giderken de sadece boş boş etrafa bakacağım.
2 saat yürüdüm, şemsiyem vardı ve çok keyifli oldu yağmurda yürümesi, ayaklarım sırılsıklam oldu ama değdi. Hakikaten hiçbirşey düşünmeden yürüyüp döndüm sanıyordum ki gerçekle yüzleştim,
yol boyunca şemsiyem karşıdan gelenlere çarparmı diye düşünmekten iki büklüm yürümüşüm, şekilden şekile girmişim :/
Birdahakine onu da yeneceğim bomboş yürüyeceğim..
24 Aralık 2011
12:56 pm
Nereden aklımda kaldığını hatırlamıyorum,
“İnançlarımız ile davranışlarımız birbirine ters düştüğünde inançlarımızı davranışlarımıza uydurarak sorunu çözebiliriz.”
Aslında kafamızı rahatlamanın kolay yolu yap, düşün, inan sonsuz bir döngü içerisinde devam edebilir.
6 Mayıs 2012
7:40 am
Sorgulama – Uzmanlık ilişkisi üzrine bir yazı
22 Nisan 2014
10:36 am
Erdemli düşünmek sorgulamak ile başlar.
4 Mayıs 2016
7:03 am
Bir takımı fanatikçe tutan kişi hakkaniyet‘li davranmıyor, kendi taraftarını veya takımını kayırıyor; bir -izm’i destekleyen diğer -izm’lere barışçı bakmıyor, onlarla eşitlik çerçevesinde konuşamıyor…