6 Mart 2013 Çarşamba

Tanımlama

Kavramlara düşkünlüğümden bahsetmiştim.

CRM dersinde “hangi verinin kullanılacağı” konusunu işlerken “modellenebilir veri” diye anlatırım. Sonra öğrencilere “MODEL ne demektir?” diye sorarım:

“Öyle bir tanım yapın ki, hem model uçak veya model gemiyi kapsasın; hem de top model dediğimiz güzel insanlar için geçerli olsun” diye yönlendiririm.

Bir kavramın ölçülebilir tanımı (operasyonel tanım) yapılmadan önce kavramsal tanımı yapılmalıdır.

🙂

Profesyonelliğin tanımını yaparken de, profesyonel futbolcu veya profesyonel spiker veya profesyonel aşçıyı da kapsayan bir tanım belirlemek gerekir. Profesyonel tanımını oluşturan etmenleri de bu kapsamı belirlemek için yazmıştım.

  • Ekleme (12 Mart 2013): Sadece profesyonel futbolcuyu, spikeri kapsaması yetmez. Bir davranışı görüp de “Hiç profesyonelce değil” dediğimizde, anlatmak istediğimizi de yansıtmalıdır. Milli takımın oyununu beğenmeyip anlatmayı bırakan spiker; rakibine tekme atan veya anlamsız yere hakeme itiraz eden sporcu; söz verdiği işi zamanında ve eksiksiz bitirmeyen yazılımcı da aynı kavramla (profesyonel değil şeklinde) ifade edilebilmelidir. 

Kavramsal düşünme yeteneği olmayan veya -izm’siz düşünemeyenler, profesyonelliği “birilerini kontrol etmek, sömürmek için tezgahlanmış” veya “gücü elinde toplamak ve temel saiki kâr olan bir iktidarın amaçlarına ulaşmak için icat ettiği” gibi (ulvi görünse de derinliği olmayan cümlelerle) kendilerini ideolojilerden soyutlayamadan sıfatlarlar.  (Dikkat ederseniz, “tanımlarlar” demiyorum. Tanımlamak da kuramsal düşünme gerektirir.)

  • Kendi ücretli yaşamları sırasında, “sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma” şeklindeki basit ahlak ilkesini uygulamamış kişiler, bu sıfatlara çanak tutarlar. 

Profesyonel deyince bu kişilerin aklına sadece ücretli‘nin gelmesi veya meslek ile ilişkisini unutup sadece hiyerarşideki profesyonel yönetici kavramına takılması Cantürk Fatih‘in deyimiyle “toplumun kavramları derinliğine düşünmeme yönünde zaafını bilen kişilerin “nasılsa bunlar anlamaya çalışmaz” diye bir çok saçmalığı da (sırf kendi çıkarları adına) anlamlı ve doğru diye yutturmaya çalışması“nın sonucudur.

😉

Ben yine tekrarlayayım.

😛

Etiketler: , , , ,

Kategori: yaşamın içinden

“Tanımlama” yazısına şu ana kadar 6 yorum yapılmış:

  1. Cantürk Fatih :
    7 Mart 2013
    2:45 am

    Daha önceki yorumlarımda da yazdığım(üst başlık) gibi sadece profesyonelliği belli bir yerinden tutup bütünüyle ilgili bir görüş bildirmek, zaten kavramları anlamanın doğasına aykırıyken, bir de kalkıp bununla ilgili bir tez’i savunmak (Manipüle etmek) Popülistçe bir yaklaşımdan öte bir durum olmadığı açıkça anlaşılmıştır… Siz de gördünüz ki görüşleri nedeniyle önceden saygı ve anlayış bekleyen fakat aynı saygı ve anlayışı göstermeyerek, aksini düşünenlerin “Sığ” bir düşünceye sahip olduğu düşüncesine sahip biri için yorum dahi yazmamak yapılacak en mantıklı hareketti.
    Sizin “Akademik bağnazlık” tanımınız kadar benim “İşine gelen amatörlük” tanımım da (görmek istemeyen körlük) durumu anlamamız için önemli bir ipucu olduğunu düşünüyorum. Netice de bu da bir ücretli bakış açısı sayılır.

    Şimdi profesyonelliğe dönecek olursak sizin profesyonellik tanımınızı okumadan, iş yapış biçiminizi bilmeden (Okumadan, görmeden, yaşamadan) işi sadece sizinde açıkladığınız gibi izm lere vurmak sonra dayanamayıp öfke patlamasıyla hunharca saldırmaya çalışmak ta profesyonelce(!) bir yaklaşım olmuş doğrusu…
    Konu sistem eleştirisi yapmadığımız, kişiyi eleştirdiğimiz noktasında bir eleştiri almış, sığ düşünen insanlar olmuştuk; Canımız sağ olsun 🙂

    Evet, oturup sistem eleştirisi de yapabilirdik… Benim de bir zamanlar işin içinde olduğum reklamcılardan başlayıp, ilgili “meslek erbabı”nın içinde olduğu psikiyatrlara kadar kim ne söylüyor, nasıl yaşıyor(!) diye konuyu derinlemesine masaya yatırıp inceleyebilirdik

    Normalde baktığınızda iki meslek grubu da bir birine düşman gibidirler…

    Biri insanları hasta etmeye çalışır, öteki ise tedavi… Fakat işin içine girdiğinizde durum hiç te öyle değildir… Bazen tedavi ettiğini söyleyen, hasta ettiği düşünülenden daha çok hasta eder. Her şey’in ilaçlarla tedavi edilmesini gerektiğini düşünen birinin geçim kaynağı budur ve insanları buna inandırmaya çalışır.

    Modern çağın reklamcısı, modern çağın psikiyatrisi, modern çağın iş, sanat ve siyaset adamı biraz hormonlu… İşine gelen şeyleri konuşuyor ve eleştiriyor!

    Ayrıca İlaç sanayinin sektörler arasında en üst sıralarda yer almasının en önemli mimarlarından (Kahramanlarından) birileridir psikiyatrisiler! Hem ekonomik hem stratejik olarak önemli bir meslek dalıdır… İlaçtan girip size kapitalist sistemine olan katkısıyla ilgili uzun uzadıya sektör eleştirisi yapabilirim… Bunu da konuşmak ister mi meslek erbabımız?
    Mesela onlar İnsanı sadece fizyolojik ve biyolojik bir varlık olarak görürler… İçinde bir kalbi, ruhu olduğunu görmezden gelirler. Sevgi dilinin ilaçtan daha önemli olduğu görmezden gelinir.
    Kısa ve basit bir hikâye anlatmak istiyorum. i
    Hikâyeye göre Köyün birinde baba oğul doktor aynı ofiste doktorluk yaparlar… Baba olan doktor uzun bir seyahate gider… Döndüğünde bir bakar ki ofisinde hiç hasta yok! Oğlum nerde bu hastalar, ne oldu bunlara?
    Oğul olan Doktor: Hepsini kalıcı olarak tedavi ettim!
    Baba olan Doktor: E olum biz bilmiyor muyuz iyileştirmesini! Bırak hasta yaşasınlar… Hem para hem itibar hem de güç bizim elimizdeydi, sen gittin onlara verdin!
    (Kişi kendini de eleştirebilmeli)

    .
    Bu virüs yayan kişilerin dışında, bunu temizleyen kişilerin de geçim kaynağı olmuştur virüsler. Çoğu zamanda aynı kişilerdir bunlar! Aynı olmadıkları durumlarda aynı pis kandan besleniyolarsa bir birlerine çanak tutarlar. Bizde kalkalım psikiyatr lar meslek seçimlerinde bunu gücü elinde tutmak ve süslü unvana ve onun getirdiği itibara, paraya sahip olmak için bu mesleği seçmişlerdir diyelim. Bana işini yapış biçimini, bunun için aldığı ücretleri, kullandığı markaları, değerlerini, inanışlarını, tutumlarını anlatsın, o zaman oturup tekrar konuşalım.

    Ayrıca sistemi eleştirirken (Ata sporumuz) dünün yalanları, bugünün gerçekleri nedir diye de sorgulayabilirdik. Bu zamanın gerçeklerine göre konuşmak ve sonucunda çözüm önerisi sunmak, yapılacak en doğru harekettir. Bunun dışında konuşulanların hepsi lafı güzaf olmaktan öteye gitmiyor.

    Konuşma da eğer ki kaba cümleler kurulmasa, amaç iyiyi doğruyu, güzeli bulmak olsa idi… Hem kişisel egolarımızı ve hırslarımızı da bir kenara bırakır zamanımızı, beynimizi faydalı bir iş için harcamış, yormuş olurduk.(Cumartesi gecesi saat 02:03’ te buna zaman ayırmak, kafa patlatmak)
    (Şimdi de saat 02:38 ve bu yorumu yazmak için emek harcıyorum ama sizin için değer bulduğum için gerçekten memnuniyetle yazıyorum)

    Sonuç olarak gerçek profesyonellik kötü değildir… Olsa olsa bu zamanda algılanan profesyonellik kötü olabilir, bu zamanın algılan profesyonellik anlayışı eleştirilebilir veya kötülenebilir diye düşünüyorum.

    Çözüm olarak ilk etapta bir bir şeyler söylemem gerekirse…

    Sadece profesyonellik değil, İyi nedir, doğru nedir, güzel nedir gibi bizim için önemli olan kavramları işin ehli “profesyonel” insanların mutabık kaldığı şekilleriyle bunları tekrardan tanımlayıp küçük bir cep kitabı yapıp iş,sanat,siyaset,sosyal hayatın içindeki kişilere dağıtmak bu konuda söyleşiler, seminerler, kısa filmler, gazetelerde haberler, TV’lerde programlar, bloglarda yazılar, durum güncellemeleri ve tweetler atmak, üretip paylaşmak lazım… Yoksa biz bu işin içinden daha çok çıkamayız gibime geliyor… Hem böylelikle yeniçağın insanları için rehber niteliği taşıyan önemli bir kaynak olur…

    Böylelikle hayatın içinde gerçek profesyonel patronlar, yöneticiler, çalışanlar, sanatçılar, siyasetçiler vb kişiler olur diye düşünüyorum. Bütün kabahati sisteme atmak, hep bir günah keçisi bulmak bana “Profesyonelce amatörlük” (Bilinçli ya da işine gelen) gibime geliyor.
    Sizce yanılıyor muyum? (Olabilirim) 

    Yanlış bildiklerim konusunda doğruyu öğrenmek isterim.

    Lafı uzun anlattığım sizi yorduğum için üzgünüm… Konu önemli olunca ve yazılı iletişimde yanlış anlaşılmalara müsait olduğundan biraz detaya inmek istedim.

    Sevgiler

  2. Fatih,

    Psikiyatr’ın referans verdiği videolara baktım.

    “Y nesli diye birşey yoktur. Bir uydurmadır” diyor. Kasabalarda yaşayanları, çocuk işçileri örnek veriyor.

    İşte ideolojinin kör ettiği nokta da bu: “Bu sınıflama orta-üst gelir grubundakiler için geçerlidir. Tüketime yaklaşımlarına göre sınıflandırılmışlar. Kasabalarda yaşayanlar, çocuk işçiler bu kapsamda değildir” dese, bilimsel düşünmeye yaklaşabilirdi. Bugün dünyanın (haydi ona da hak vermeye çalışalım: iş dünyasının) anlamaya çalıştığı Y neslini, “kasaba çocukları ve/veya çocuk işçiler” ile aynı düzeye indirgediğin anda bilimsel olamazsın. TV önüne çıkınca rating toplama çabasındaki biri düzeyine inersin (ki, bize yazdıklarına bakınca, o düzeyde olduğu anlaşılıyor.)

    O videoyu derslerde, “önyargılar nasıl bilimselmiş gibi yutturulur” diye örnek olarak göstereceğim. (Çok samimiyim)

    Beni eğiten hocalarım, dediğin gibi hemen her kavramı tanımlatmayı öğrettiler. Özellikle “iyi, güzel, ahlaklı” gibi muğlak konular tartışılırken, “senin tanımın ne?” diye sormak, veya “benim tanımım budur” demek gerekir.

    .

    Sosyal bilimlerde çalışanların öğrenmesi gereken bir nokta da şudur. Fizikte veya kimyada, bilim toplumdan önde gider. Önce biri havanın kaldırma gücünü keşfeder, sonra başkası uçak yapar, başkası tepkimeyi bulur, diğeri roket icat eder… sonunda uzaya gidilir, aya ayak basılır, boşluğa yayın uydusu yerleştirilir.

    Sosyal bilimlerde ise, önce toplum bazı davranışları gösterir, sonra onlar üzerinde düşünülür, benzerlikler ve farklar araştırılır, istisnalar ve nedenleri saptanır, giderek kuramlar oluşur. Sosyal bilimlerin bir güzelliği de kuramların zamanla değişmesidir. Toplumun bir olaya gösterdiği tepki teknolojiye, politikaya, ekonomiye, hukuk’a, hatta ortamda bulunan başkalarına (düşman addedilenlere, karşı cinse, liderin söylemlerine, hava durumuna, vb…) göre değişebilir.

    Sonra yine kuramcılar, neye göre ve nasıl bir yöne değiştiğini araştırırlar.

    Profesyonellik kavramı da artık ortada olduğuna ve kullanıldığına göre, gerçek bilim adamı bunu tanımlamaya, hatalı kullanımını bulmaya, yanlış bir inanç sistemi ise bu inanç sistemine sığınanların ortak özelliğine bakmaya çalışır.

    Dikkat edersen “mutlaka doğruyum” demiyorum. “Yanlışımı bulup kuramsal kökeniyle göstermek gerekir” diyorum. Bilimsel bakış budur.

    .

    Bu açılardan bakıldığında, psikiyatr’ın hem bilimsel olmadığını, hem de internetin gelmesiyle değişen dünyayı anlamadığını söylemek mümkün.

    Keşke (bilimiyle, ahlakıyla, mesleki duruşuyla) biraz profesyonel olsaydı da onunla tartışabilseydik.

  3. Cantürk Fatih :
    8 Mart 2013
    1:42 am

    ”Profesyonellik kavramı da artık ortada olduğuna ve kullanıldığına göre, gerçek bilim adamı bunu tanımlamaya, hatalı kullanımını bulmaya, yanlış bir inanç sistemi ise bu inanç sistemine sığınanların ortak özelliğine bakmaya çalışır.”

    ”Bunun için ciddi kafa patlatmak lazım” Belki de eleştiri sporumuzun altında yatan en büyük gerçek te burada gizli.
    Çözüm üreten olabilmek ve bunun karşılığında Değer üretebilmek için emek vermek gerekir! Bu kötü demekle olmuyor bu işler… Öyleyse hedefini koy, yol haritanı çıkar, iyisini söyle, bu yönde adım at, insanları ikna et, organize et, değişimi başlat, takip et, sürdür, netice al bla bla bla
    Örneğin benim insanların duyarsızlıkları konusunda kafa patlattığım bir amacım ve bu amaç doğrultusunda detaylarını tasarladığım, planladığım bir projem var. Sadece eleştirmek yerine bu konuda ben adım atıp bir farkındalık yaratmak ve bunun sonucunda değişimi olumlu yönde istenilen düzeye getirmek gibi bir hedefim var. Bunun için zaman, emek ve para harcıyorum! Eleştirenlere sorduğum ilk sorulardan biri de budur. Çözüm önerin ne? Bu yönde adım atıyor musun?

    Konuya biraz daha farklı yerden bakıp birde amatörlük üzerine düşüncelerini almak isterdim.
    Profesyonellik kötüyse amatörlük mü iyidir? Bu soruyu sorduktan sonra sokağa çıkıp vatandaşla, siyasetçiyle, sanatçıyla, iş adamıyla, bakkalla, yöneticiyle vb kişilerle röportaj yapıp profesyonellik ve amatörlük kavramının kendilerince neyi ifade ettiğini sorardım… İnsanların bu kavram konusunda hangi bilinç ve algı seviyesinde olduğunun görüntülerini çekip daha sonra görüntüleri birlikte izledikten sonra üzerinde oturup konuşabilirdik.
    Konunun bu zamanın gerçeklerine göre yorumlanması önemli olan. Birileri başka başka yanlış anlamlar yüklemiş olabilir, yanlış tanımlamış olabilir hatta ve hatta çıkış sebebi de söylediği gibi olabilir… Eee sende enerji harca olumlu bir anlam kat; gerçek değerine ulaştır o zaman.

    Bütün bunlar birde bana şunu düşündürdü… Tamam onun bakış açısından gidelim ve profesyonellik kavramını belleğimizden silelim. Peki onun yerine ne koyacağız?
    Bir fikri olan?

    Gündeme gelmek için ünlü ve önemli kişilere saldıran kişiler gibi geldi iletişim stratejisi.

  4. Fatih,

    4 yıl önce yazmıştım “amatörlük” konusunu
    http://ugurozmen.com/is-hayati/profesyonellik-amatorluk

    Şimdi de aynı fikirdeyim.

    😉

  5. Ne olduğunuzu
    – Hademe mi, doktor mu?
    – Köle mi, profesyonel mi?
    – Eşya mı, insan mı?
    kendiniz tanımlarsınız.

    Başkası değil.

  6. Tanımsız teşhis suistimaldir. (Tomlin)

Yorum Yazın