Yorumlamak / anlamak
Birbuçuk yıldan beri blog yazıyorum. Neredeyse günde bir yazı.
Bazılarını çok tartışıyoruz. Aynı fikirde olmasak bile, okuyanlara faydalı olan her tartışmayı keyifle not ediyorum. Yorumlarda friendfeed’de de tartışıldığını özellikle belirtiyorum. Karşıt fikirler, yeni derslere ve düşüncelere yönlendirdiği için…
Bir de diğerleri var:
🙁
“Tartışmaya açığım ama suçlamaya ve gerçekleri saptırmaya kalkarsanız, yorumunuzu yayınlamam.” diyorum.
Yanıt: “Tabii ki yayınlamak ya da yayınlamamak blog sahibinin yetkisindedir. Ama beni yönlendirmek ne yazıp yazamayacağımı söylemek kimsenin haddi değildir.”
Meali: Adam gibi tartışamam. Fikir sunamam. Bundan ötürü suçlamaya, hakaret etmeye ve gerçeği saptırmaya devam edeceğim. Sen ister yayınla, istersen yayınlama…
😉
Başka konu tartışılırken “Sen vatan için ne yaptın.”; ” Sen insanlık için ne yaptın.”; ” Sen Afrika’daki açlar için ne yaptın.”… gibi cümleleri UCUZ veya SIĞ olarak niteliyorum.
Diyorum ki: Ben de sana “Önce anadilini öğren. Soru eklerini ayrı yaz. Dahi anlamına gelen de ve da’ları ayır. Sonra yorum yaz” diye sığlık yapabilirim. Aynı sığ davranışı göstermiyorum. Sen yine yaz. Yeter ki adam gibi tartış.
Yanıt: Benim yazdıklarım sığ ama bir imla hatasından bahsetmek nasıl bir derinlik bunu da anlamak mümkün değil.
Meali: Cümleyi uzun tutmuşsun. İçinde karşılaştırmalar ve önermeler var. O kadar uzun cümleyi anlayamam. İlk paragraftan sonra, sallarım hakaretleri…
😉
Unvanını mesleği zannedenleri yazdım. Kendisi birey / kişi olmayı beceremeyenlerin Dernek Yöneticisi, Kulüp Başkanı, Oda Başkanı, Genel Müdür Yardımcısı, vb… unvanları arkasına sığınmasını her zaman eleştirdim.
“Bana yanıt vereceksen, unvanının arkasına gizlenme… Sorunun yanıtını ver. Yanlışın hesabını ver.” diyorum.
Yanıt: Böyle yaparak cezalandırdığınızın yönetim değil bu büyük camianın derneği (odası, kulübü, departmanı…) olduğunun farkında değilsiniz.
Meali: Unvanıma sığınıyorum. Ancak onun arkasına geçerek yanıt verebilirim. Yönetim olarak düzgün hesap veremeyeceğim için hemen bana değil kuruma zarar verdiğinizi söylerim.
😉
Önce anlamıyorlar sanıp anlatmaya çabalardım. Sonra öğrendim. Anlamak istemiyorlar. İplerini üstlerine attım.
😛
Etiketler: birey, bireysellik, fikir, Friendfeed, Genel Müdür Yardımcısı, meslek odaları
Kategori: yaşamın içinden
31 Ekim 2009
11:39 am
Arkasına sığındıkları ünvanları da çalışıp başarılı olarak edinmiş de değildirler.
O yüzden özgüvenden yoksun oldukları gibi çok çalışmayı, sonuç odaklı olmayı da bilmezler, kendilerini geliştirmek için çaba sarfetmek yerine başkalarını eleştirmeyi yeğlerler. Güzel olandan, başarılı olandan feyzalmayı bilmezler.
31 Ekim 2009
5:40 pm
Yazılarınız yeni fark ettim:( Bayıldım… Okuyacağım…
31 Ekim 2009
10:19 pm
Maalesef haklısın Funda.
Tutulmayan vaatlerle gelip, “biz seçildik” demek ve bununla gurur duymak… Acıdır ki, derneklerin çoğunluğunda bu davranışı görüyorum.
🙁
Teşekkür ederim Ufuk.
Görüşmek üzere…
🙂
7 Kasım 2009
9:32 am
Artık şaşırmıyorum… Bu örnekleri gördükten sonra… “Dernek Yönetmek” isimli yazıda…
13 Kasım 2009
11:47 am
Ünvanını meslek sananlar… Bence bu liderlik eğitimlerinin bir alt başlığı olsa hiç fena olmaz:))
13 Kasım 2009
5:48 pm
Yukarıda saydıklarınızın arasında olmamak için çaba sarfedicem. Biraz tedirgin bir yorum yapacağım. Her ne hata yaparsam (imla vs.) affolmasını ümit ederim.
Bulundukları konumun gerektirdiği olgunluğu üstlerine giymiş olsaydılar bu tarz konuşmaları yapmazlardı diye düşünüyorum. Ünvan ağır gelmiştir veya bu konuma gelirken yeterince pişmeden, süreçlerini tamamlamadan gelmişlerdir.
Bir de yazılanı anlamayan anlamadığı gibi bir cümlesine hatta bir kelimesine saplanan sonra da bu kelime ve cümleler üzerinden yorum yapanlar bu türlerde tamamen aşırı özgüven ve diyalog eksikliği mevcut.
Umarım bir kurtuluş yolu bulurlar. Hayat uzun ve bir ömür böyle geçmez 🙂