Zorlu eleştiri, uzun yanıt
U.J’nin Destan’a “kahraman” aranıyor yazısına yorumu beni düşündürdü. Bir çok yazıma başka bir açıdan bakmamı sağladı. Bu yorumu, sert bir eleştiri gibi algıladım. Faydalı da oldu. Bir çok olguyu yeniden irdeledim.
U.J diyordu ki:
- Hak etmediğini bildiğimiz halde çeşitli payeler veriyoruz – ilerde işimize yarar belki art düşüncesi ile – sonra bu ilişkiyi sağlamlaştırmak için her türlü dalkavukluğu yapıyoruz.. bizi yormaya, zorlamaya başladığını hissettiğimiz anda da sahneden çekiliveriyoruz…
Yani, o destanı kendisi yaratmıyor. Biz onu destansılaştırıyoruz, kahramanlaştırıyoruz… Kendini kahraman zannetmesini biz sağlıyoruz. Üstelik bunu kendi çıkarlarımız için yapıyoruz. Yalakalıklarımız, yanında olmaya çalışmamız, sadece kendi menfaatimiz için… Ama “kahraman” aynı ivme ile devam etmek istediğinde bizi yoruyor. Yanında ve yakınında olmanın nimetlerini istiyoruz ama bedelini ödemekten kaçıyoruz. Sonra da kahramanı eleştiriyoruz. Kısaca, “KENDİMİZE BAKALIM, BELKİ DE İKİ YÜZLÜ OLAN BİZİZ” demek istiyor.
Kendimi irdeledim. U.J’nin dediği gibi yaptım mı diye düşündüm. Sorumluluk almadan, elimi taşın altına koymadan (yalakalık sayesinde) güç sahibi olmaya çalıştım mı diye kendimi sorguladım. Bence “tertemiz”im. Ama dostlarım her zaman eleştirebilirler. Ben de öğrenirim.
* * *
U.J diyordu ki:
- destanını yazacak kadar haketmiş.. başarılı.. ama bu sefer de 2. veya 3.destanını yazamıyorsa.. yani akıl ve başarı süreklilik göstermiyorsa vay haline…
Bir kez kahraman olduktan sonra, hep aynı başarıyı tekrarlamasını, onu hep kahraman görmeyi biz mi istiyoruz? U.J’nin verdiği sanatçı / şarkıcı örneği için “yüzünü bir kez daha gerdir” diyen biz miyiz?
Sahne / TV konusunda bir yorumum yok. Ama yöneticilik konusunda… Yazıda demek istediğim bu değildi. Aksine…
Ya yeni destanlar (başarılar) yarat, ya da artık durul. Eski destanın kahramanı olmaya devam etme. O başarının o zamanlara ait olduğunu kabul et. Gençliğindeki gücünden söz eden ihtiyarlar gibi davranma. Önce kendinle hesaplaş. Başarını irdele, nedenlerini bul. Hazmet… “O günlere özgü idi” de… Kendine ve başkalarına… Kurtar kendini kendi eskilerinden. “Kurtar ki, kendini yenileyebilesin” demek istemiştim.
* * *
U.J diyordu ki:
- üstler astlar herkes yanlış…
“Hep şikayet, hep şikayet… Doğrusunu bilen bir tek sen misin?” diyor gibi geldi bana… Elbette değilim… İyi patronlarımı da, hata yaptığım durumları da, beni yücelten astlarımı da yazdığımı sanıyorum. Demek ki, onları daha fazla anlatmam gerekiyor.
* * *
Sürekli eleştiriyor gibi davranıyorsam, beni uyarın. En azından U.J gibi…
.
Etiketler: ast, başarı, başarı öyküsü, destan, eleştiri, kahraman, üst yönetim, yönetim
Kategori: İş hayatı, yaşamın içinden
19 Kasım 2008
3:35 pm
Eleştiri kavramının anlamını doğru biliyorsak evet, sürekli eleştiriyorsun Uğur Abi.
Ancak eleştiri tanımımız, “olumsuz görüş bildirme” ise, cevabım hayır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Ele%C5%9Ftiri
20 Kasım 2008
8:31 am
destan yaratan ya da destansılaştıran kitle, övülen ya da öven kitle herzaman bu ikisinden biri olacak eğer başarı var ise. herkes kendine bakmalı kahraman yapılırken ses çıkartmayan buna müsade eden bence suçlu. övenler de kantarın topuzunu kaçırıp şakşakçılar kervanını kaçırmayayım zihniyetiyle katılıyorlarsa açıkca seviyesiz alçak bir davranış. bu konu bana osmanlıdaki “padişahım mağrur olma senden büyük Allah var”
http://yenisafak.com.tr/arsiv/2000/temmuz/21/fkarabiyik.html
yazıdaki önemli bölümü almak istiyorum…
“Neden yerli yersiz her olayın “kahramanını” “En büyük sensin senden başka büyük” yok cümlesi içinde manalandırmaya çalışıyoruz? Bu tavrın dinamiklerini anlayabilmek için birkaç yüzyıl öncesinin padişaha sunulan alkışlarını hatırlamakta fayda var. Selamlama esnasında gerek yeniçeriler, gerek halk padişahı “Senden büyük Allah var” şeklinde alkışlamıştır. “Senden büyük Allah var” cümlesi her ne kadar alkış cümlesi ise de -biliyorsunuz Osmanlıda alkış el ile tutulan tempoya değil, ağızdan çıkan cümlelere denmekteydi- aynı zamanda bir hatırlatma manasına da geliyordu. Tek başına hükümran olan, ülkenin hakimiyetine tek başına sahip olan padişaha “Senden büyük Allah var” sözüyle adil olması, böbürlenmemesi, hesabın sadece bu dünyaya ait olmadığı, esas kulluğun ezel ve ebed olan Allah’a olduğunu hatırlatmış oluyorlardı. Yani padişahın kulları olan teba, Allah’ın kulu olma paydasında kendilerini padişah ile eşitlemiş oluyordu.”
20 Kasım 2008
8:58 am
aslında sizin eleştirilerinizi eleştirmemiştim.. sadece sizinle paralel ama başka bir taraftan durum tespiti yapmak istemiştim.. konu siz değildiniz nasılsa… etrafımızdı..
tekrar tekrar okudum.. noktaları virgülleri yanlış yerlere mi koydum acaba diye.. ama demek ki yanlış anlaşılmaya meyilli bir yazıymış..
ama bundan dolayı da demek istediklerim detaylanmış ve vurgulanmış oldu.. teşekkür ederim..:-)
siz eleştirmeye devam edin.. çünkü gerçekten örnek ve yapıcı noktalar yazdıklarınız.. ben keyifle okuyorum.. eleştirdiğimin siz olduğunu sanmazsanız ben de arada yazarım yine..
20 Kasım 2008
9:40 am
Bu konuya yapılan diğer yorumlar friendfeed’de…
http://friendfeed.com/e/30404c03-d312-9f7c-a1c0-ff1ae427b32c/Zorlu-ele-tiri-uzun-yan-t/
3 Aralık 2008
9:46 pm
[…] Mükemmellik korkusu başlamıştır. Efsane sahibini ele geçirmiştir diyor Uğur Özmen harika makalelerinin birisinde. Evet artık kötü yazma korkusu başlamıştır. […]
3 Ocak 2009
11:10 am
Maalesef ülkemize eleştiriler farklı algılanıyor.
Birisini eleştirdiğimizde karşı taraf onu hakaret olarak algılıyor veya karşı taraf bize hakaret ederken eleştirdiğini sanıyor. Sanırım bu bir paradoks olmalı!…
29 Mart 2009
2:19 am
Hocam en sondan basladim okuyarak basa ulasmaya calisiyorum,
Elestirmeyi amiyane tabirle kotu anlamda kullanmak istiyorum
Hocam size elestirmek gercekten cok yakisiyor 🙂
Olaylari dogru analiz edip eksiklerini gorup bize de farketmedigimiz bu noktalari gostermeniz kendi adima konusmak gerekirse benim cok hosuma gidiyor 🙂