"Osman A. Ataç" etiketli yazılar:

30 Eylül 2014 Salı

Neden yazıyorum?

Ve nihayet [1] , [2] , [3] , [4] yazıdan sonra neden yazıyorum sorusunun yanıtına geleyim.

Benim duygularım (“sadece 2’sine sığmaz” dedim ama) aslında çok karışık. Astrolojiden hoşlananlar için söyleyeyim,  İkizler burcuyum. Yükselen burcum da ikizler. 2 değil 4, hatta 8 birbirinden farklı duyguyu aynı anda yaşayabilirim.

Nasıl yani diye soracak olursanız, şöyle: Birine hem (bana yaptığından ötürü) kızıp, hem (şirketin geleceği açısından yaptığını) takdir edebilirim. Kaç yazıdan beri vurguluyorum. Ego, özveri, özgüven, ukalalık, bilmişlik, kendini ifade, vb… olabilir. Bunu değişkenlik değil, düşünce zenginliği olarak değerlendiriyorum.

Gerek danışmanlık projelerimde, gerekse okuldaki eğitimlerde bildiğimi anlatmaya çalışıyorum. “Biraz da kendime saklayayım, bana mecbur olsunlar” demiyorum. (Dolayısıyla ÖZGÜVEN var.) Öğrenmeleri için gerçekten çaba sarfediyorum. (ÖZVERİ de var.) “İçinizden başka Uğur Özmen’ler çıkarsa, rakiplerim oldu diye üzülmem. Onlarda emeğim var diye sevinirim” diyorum. (Kendini beğenmişliğin bu kadarı… Demek ki EGO da tavanda.)

Dedim ya farklı (hatta karşıt) duyguları eş zamanda yaşayabiliyorum.

😉

İlk yazının yorumlarında başka blogger’ların neden yazdıklarına dair görüşleri var.

Örneğin

  • Ayşemhayatlara dokunmak” için.
  • Burçakunutmamak, yazık olmasın” diye,
  • Gökhankişisel ve mesleki manada gelişmek, mesleki anlamda sektörel değer üretmek” için,
  • Fatihfarkedilmek, kimin kim olduğunu farketmek” için,
  • Canerkendine not almak, düşüncelerini daha derli toplu ifade etmek” için,
  • Cananpaylaşmak, öğrenmek, hatırlamak” için ve “başkalarının farklı pencerelerden bakan yorumları” için,
  • Taylansadece anlam yaratıp birilerinin bundan faydalandığını görmek” için

yazıyormuş.

Birçoğumuz bloglarımıza reklam almıyoruz. Dolayısıyla para kazanmak için yapmıyoruz.

  • Yanlış anlaşılmasın, reklam alınmasına veya bloglardan para kazanılmasına karşı değilim. [1] , [2] , [3] , [4] , [5] , [6] . Aksine uzmanlığın bir şekilde ödüllendirilmesini destekliyorum. Ne de olsa atalarımız “marifet iltifata tabidir” demişler.

🙂

Ben ise… Neden ortalama 2 günde bir’den daha sık, hani neredeyse mesai gibi, bir gazete yazarı gibi, adeta zorunlu gibi… yazıyorum.

Muhan hocamdan, Osman hocamdan, Ömer hocamdan, Kamil hocamdan, Emin hocamdan, Bilge abladan, Emel hocamdan ve birçok hocalarımdan ders ile sınırlanmayacak kadar çok şey öğrendim. Ne kadar çalışsam hep öğrencileri olarak kalacağım. Onlara borcumu doğrudan ödeyemem. Belki dolaylı öderim diye yazıyorum.

Ayhan beyin, İsmail beyin, Metin beyin, David Hill’in yanında çalıştım. Okuldan sonra yine benim için hem okul, hem de ekol oldular. Her zaman çırak olarak kalacağımı biliyorum ama belki başkasının ustalığına katkı yaparım diye yazıyorum.

İş hayatımda başlayan ama öteye taşan şahane ekip arkadaşlıkları yaptım. Düşünce yapımın ve yönetim tarzımın şekillenmesine yardımcı oldular. Onlarla birlikte çalışma şansına ulaşamayanlar için yazıyorum.

İçten bir samimiyetle “Saçmaladın ha!” (hatta “Hass’tir lan”) diye uyarabilecek yakınlıkta (isimlerini yazarsam satırlar dolduracak) 35 – 40 yıllık arkadaşlarım var. Her birinden bir parçayı düşüncelerimin ve davranışlarımın bir yerlerinde taşıyorum. Onlarla arkadaş olamayacak kişilere aktarmak için yazıyorum.

Adını vermek istemediğim bazı amirlerden, iş arkadaşlarımdan ve yönettiklerimden sağlam kazıklar yedim. Aynısı başkalarının başına gelmesin diye yazıyorum.

30’dan sonra meslek değiştirmek yazısına “İyi ki okudum. Hayatıma yön verecek enerjiyi buldum” diyenler için yazıyorum.

Emlak arama yazısını “Tam zamanında gördüm. Açıkta kalmaktan kurtardı” diye (hak ettiğimden fazla) beğeni sunanlar için yazıyorum.

CRM konusunda yetişmesinde emeğim olduğunu” söyleyenler için yazıyorum.

Hayatlarına veya kariyerlerine veya düşüncelerine veya bakış açılarına olumlu katkılar yaptığımı” yazanlar için yazıyorum.

mentorluk-a

Muhtemelen hiç karşılaşmadık ama “Girişimime Uğur Özmen mentor olsaydı” diyen Ahmet, Kaan ve Bircan için yazıyorum.

😉

Ama en çok

EceninMesaji

“Geçen sene siz benim amirimmişsiniz gibi çalıştım” diyen Ece için yazıyorum.

Ogretmenlik-2a

Öğrencim olmadan öğretmenler günümü kutlayan Sami için yazıyorum.

Bilenin bilmeyene borcu vardır” demişler. Borç ödemek için yazıyorum.

Paylaşmak bilmenin zekâtıdır” demişler. Vecibeyi yerine getirmek için yazıyorum.

😀

08 Aralık 2013 Pazar

Ne iş yaparsın?

Üzerimde çok emeği olan hocam Osman Ata Ataç‘ın üzerinde çok durduğu bir konu vardır.

Birilerine “Ne iş yaparsın?” diye sorulduğunda verdiği yanıt önemli bir göstergedir.

😉

Mesleği olanlar ve/veya mesleğine saygısı olanlar bu soruyu mesleklerini söyleyerek yanıtlarlar. “Doktor, mühendis, pilot, aşçı, öğretmen, tasarımcı, tamirci” olduklarını söylerler.

Diğerleri… Unvanlarını söyleyerek yanıtlarlar: Genel Müdür Yardımcısı, Başhekim, Operasyon Müdürü, Tedarik Kanalları Uzmanı, Okul Müdürü, Kürsü Başkanı, Kreatif Direktör, Evrak Memuru…” olduklarını söylerler.

🙂

Çevrenizdekilere sorun. Unvanını söyleyenlere “Tamam da, bir mesleğin yok mu senin?” diye üsteleyin. Bakalım ne yanıt alacaksınız?

Kendinize de sorun isterseniz.

😛

EKLEME: Unvan konulu yazılar

😀

 

01 Aralık 2013 Pazar

Plan ve Bütçe

Bu yazı muhtemelen geç kaldı. Birçok kişi şirketinin veya departmanının bütçesini hazırladı.

Ben yine de önemli unsurlardan bahsedeyim. Bu sene olmasa da gelecek seneye (unutulmazsa) yardımcı olur. Henüz bütçesini hazırlamamış olan girişimcilere de belki faydası dokunur. butce

🙂

Bütçe, hem çeşitli gelir ve giderlerin önceden belirlenen hedefler çerçevesinde yapılmasını sağlayan planlama aracı, hem de bu hedeflere ne kadar yaklaşıldığının değerlendirilmesini sağlayan performans ölçme aracıdır.

Hedefler

  • Pazar payı
  • Ciro
  • Karlılık

anabaşlıkları altında birbiriyle bağlantılı, ancak ayrı ayrı belirlenir. Böyle yapılmasının nedenleri şunlardır.

  • Pazar beklenenden fazla büyürse, ciro artış hedefi tutturulsa bile pazar payı kaybı mümkündür. Dolayısıyla aslında beklenmedik etmenlerden ötürü satış yapılmış, ama pazardan pay alınamamıştır. Yani hedeflerin gerisinde kalınmıştır.
  • Pazar (yasalar, krizler… gibi dış etmenlerden ötürü) beklenenden az büyümüşse, ciro hedeflerine ulaşılmamış olabilir. Ancak bu durumda bile pazar payı kazanılmışsa aslında hedeflere ulaşılmıştır.
  • Bir üründen 50 adet satılacak ve 500.000 TL kazanılacak diye bütçelediniz. 30 adet satıp 600.000 TL kazanmışsanız, varsayımlarınızı (1) gözden geçirin. Ciddi varsayım hatalarınız vardır ve onları düzeltmeden şirketinizin ne durumda olduğunu anlayamazsınız.
  • Döviz kurlarında beklenenin çok üzerinde artış olduğunda bazı sektörler yatırım kararlarını erteleyeceklerdir.  Yatırım ürünleri satan şirketlerin daha bütçe varsayımları sırasında bu unsuru da dikkate alması gerekir. Aksi koşulda şirket veya departmanın başarısızlığı diye yorumlanabilir. Böyle durumlarda pazar payı hedefi ve karlılık doğru performans ölçüleridir.
  • Geçmişte kriz dönemlerinde birçok firma, asıl faaliyetlerinden değil, parayı kullanıp repo yaparak para kazanmışlardır (2). Sene sonu kârları açısından hedefler aşılmış gibi görünse de, gerçekte sadece finansman departmanı işini yapmıştır. İşte bu nedenle karlılık hedefinin yanı sıra, ciro ve pazarpayı hedefleri de olmalıdır.
  • Yatırım kredisi veren veya müşterileriyle cari hesap sözleşmesiyle çalışan şirketlerde: ödeme güçlüğüne düşen, dava sonrasında temerrüt faiziyle birlikte ödeyen müşteri karlılığımızı arttırır. Ama kredi değerlendirme veya tahsilat ekiplerimizin yeterli olmadığını da gösterir. Bu nedenle hedeflerde departmanlara özgü noktalar da dikkate alınmalıdır.
  • Karlılık sadece TL veya US$ ile ölçülmez. Bu iş için ayrılan para veya zaman cinsinden de (yani % – yüzde – veya gün / saat olarak da) ölçülebilir. “Bir koyup beş almak” ve “kısa günün karı” deyimleri (veya IRR ve ROI hesapları) bu kavramdan yola çıkmaktadır.

😉

(1) Varsayımlar ve Planlama konusunda daha önce yazılmış yazıların listesi Planlama ve Senaryolar yazısında bulunabilir.

Bir de Fatmanur Erdoğan‘ın Geleceği Şekillendirmek İçin Makro Trendleri Farketmek Gerekir yazısına göz atın.

🙂

(2) Üzerimde çok emeği olan Osman A. Ataç hocam “Bir ekonomide, işletmeler paralarını paradan kazanıyorlarsa istatistikler güzel gözükse de o ekonomi sıkıntıdadır veya keskin bıçak sırtında gidiyordur. Nedeni çok basit: Üretim/pazarlama otomatik pilota alınacağından o ekonomi istihdam, katma değer ve hasıla yaratma gibi konularda sınıfta kalır. Şirket gayretlerini ‘fon’ yaratmaya kaydırır esas işini geri plana atar. Uluslararası rekabet şansı giderek azalır veya yok olur.diyor. Bence de haklıdır.

🙁

Resim şuradan alıntıdır.